Peygamberimizin(s.a.v.) Cennet hakkında buyurmuş olduğu 21 hadis-i şerifi ilgilerinize sunuyoruz 2016-03-03 20:47:00 -. 1- Bir münâdî, Ey cennet ehli! Sizin için hastalığı olmayan dâimî sıhhat, ölümü olmayan, ebedî hayat, ihti-yarlık gelmeyen ebedî gençlik, ve sonu gelmeyen ebedi nimetler var” diye nidâ eder. (İhya Fakatinsanları Allah yolundan alıkoymak, Allah’ı inkâr etmek, Mescid-i Harâm’ı ziyâret etmeyi engellemek ve orada oturanları yerlerinden yurtlarından etmek Allah katında daha büyük günahtır. Çünkü fitne, adam öldürmekten daha beterdir. Güçleri yetse, dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Ahiretİle İlgili Hadisler: Ebû Bekir sıddık radıyallahu anh: -Allah’ım! Dünyayı önüme ser, beni onda zâhid kıl. (Yani terkettir) Onu gözümde ziynetleyip, beni ona rağbet ettirme, diye duâ ederlerdi. Abdullah b. Ömer radıyallahu anhümâdan “Bir defa Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri iki omuzumu tuttu da: -Ey Abdullah! Sen dünyada [ Read More ] Ölenkişi için yıkama, kefenleme gibi işlerin tamamlanıp cenazenin defin için hazır hâle getirilmesi. Cevapla ⏎ Geç. Peygamberimizin(s.a.v.) Cennet hakkında buyurmuş olduğu 21 hadis-i şerifi ilgilerinize sunuyoruz 2016-03-03 20:47:00 -. 1- Bir münâdî, Ey cennet ehli! Sizin için hastalığı olmayan dâimî sıhhat, ölümü olmayan, ebedî smpv. Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir. Ahiret Günü Hakkındaki Hadisler * Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den Şöyle demiştir Bir def'a öteki, beriki "Yâ Resûlâllâh, Kıyâmet gününde biz Rabbimizi görecek miyiz?" diye sordular. Aleyhi's-salâtü ve's-selâm Efendimiz Hazretleri de mukâbeleten "Ayın on dördüncü gecesi rü'yete mâni' hiçbir bulut yokken Kameri görmek husûsunda şek ve ihtilâf eder misiniz?" diye suâl buyurdu. "Hayır, yâ Resûlâllâh bunda ihtilâf etmeyiz" denince tekrar "Ya, rü'yete mâni' hiçbir bulut yokken Güneş i görebileceğiniz de şek ve ihtilâf eder misiniz?" diye suâl buyurdu. Yine "Hayır, yâ Resûlâllâh. Bunda da ihtilâf etmeyiz" denince buyurdu ki İşte O'nu siz böyle açık göreceksiniz. Kıyâmet gününde nâs haşrolunacak yâni bir araya toplanacak. Rabbimiz Teâla ve Tekaddes Hazretleri "Her kim her neye tapıyor idiyse onun ardına düşsün" buyuracak. Yâhud Hakk'ın emriyle bu sözü diyen diyecek. Artık kimi Şems'in, kimi Kamer'in, kimi tâğutların ardına düşüp gidecek. Yalnız bu ümmet, içlerinde münâfıkları da olduğu halde yerinde durup kalacak. Allah Tebâreke ve Teâlâ Hazretleri onlara evvelce tanıdıklarından başka bir sûrette gelip "Ben sizin Rabbinizim" buyuracak. Onlar Rabb-i Müteallerini o tecellî ile tanıyamıyacakları için "Sen'den Allâh'a sığınırız. Rabbimiz bize gelinceye kadar bizim yerimiz burasıdır. Yerimizden ayrılmayız. Rabbimiz bize geldiğinde biz O'nu tanırız" diyecekler. Allâhu Azze ve Celle Hazretleri onlara Bu def'a tanıdıkları sûrette gelip "Ben Rabbinizim" buyuracak. Onlar da "El-Hak Sen bizim Rabbimizsin" diyecekler. Ve Allâhu Teâlânın onları da'vet buyurması üzerine ona tâbi' olacaklar. Cehennem'in de tam ortasına Sırât yâni köprü kurulur. Ümmetini onun üstünden en evvel geçirecek ben olacağım. O gün Rüsül-i Kirâm dan başka hiçbir kimse hevl ve dehşet dolayısiyle tekellüm edemez. Rüsül-i Kirâmın da o günkü kelâmı اَللَّهُمَّ سَلِّمْ سَلِّمْ = İlâhî, selâmet ver, selâmet ver" den ibâret olacaktır. Cehennem'de sa'dân dikenlerine benzer çengeller vardır. Sa'dân dikenlerini hiç görmüşlüğünüz var mı? -Evet vardır.- İşte bu çengeller sa'dân dikenlerine benzer. Ancak şu var ki, ne kadar büyük olduklarını yalnız Allâhu Teâlâ bilir. İşte bunlar nâsı kötü amellerinden dolayı kapıp alırlar. Kimi kötü ameli dolayısiyle helâk olur. Kimi hardal gibi ezim ezim ezildikten sonra necat bulur. Nihâyet Allâhu Teâlâ ehl-i nârdan her kimlere rahmet buyurmayı dilemişse onları çıkaracak. Dünyâda iken Allâh'a ibâdet etmiş olanları çıkarmalarını meleklere emredecek, onlar da onları çıkaracaktır. Melekler onları âsâr-ı sücûddan yâni secde a'zâlarındaki izlerden tanıyacaklardır. Ve işte onlar öylece çıkarılacaklardır. Allâhu Teâlâ eser-i sücûdu yeyip mahvetmeyi nâr-ı Cahîme harâm kılmıştır. Binâenaleyh Âdem-oğlunun bütününü Cehennem ateşi yer de yalnız eser-i sücûdu yiyemez. Bunlar ateşten kavrulup kapkara olarak çıkarılacaklar. Üzerlerine Âb-ı hayât dökülecek de seyl uğrağında biten yabânî reyhan tohumları nasıl çabuk biterse yeniden öylece biteceklerdir. Sonra Allâhu Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri kulları arasında hüküm ve kazâyı hitâma erdirir. Ancak Cennet ile Cehennem arasında yüzü ateşe dönük bir kimse kalır ki, o, Cennet'e girecek ehl-i nârın sonuncusu olacaktır. O kimse "Yâ Rab, yüzümü şu ateşden döndür. Kokusu beni zehirleyip duruyor, yalını beni yakıp duruyor" diyecek. Adamcağız mütemâdiyen duâ ve niyazda bulunacak. Sonunda Hak Teâlâ ona buyuracak ki "Bu senin dediğin yapılacak olursa acabâ başka şey daha istemiyecek misin?" O ise "Celâl ve İzzetine kasem olsun ki, hayır!" diyecek. Ve Allâhu Teâlâ'ya meşiyyet-i İlâhiyyesi taallûk eden ahd ü mîsâkı verecek, ondan sonra Allâhu Teâlâ onun yüzünü Cehennem cihetinden Cennet tarafına çevirecek. Yüzünü Cennet'e doğru döndürünce Cennet'in güzelliğini görecek. Lâkin ibtidâ talebden hayâ edip Allâh'ın dilediği kadar bir müddet sükût ettikten sonra "Yâ Rabb, beni Cennet'in kapısınayanaştır" diyecek. Allâhu Teâlâ da "Evvelce istediğinden başka hiç bir şey istemiyeceğine ahd ü mîsâk vermiş değil miydin?" diye kendisini ilzâm edecek. O da "Yâ Rabb, mahlûkâtının en bedbahtı ben olmayayım" cevâbını verecek. Bunun üzerine yine Allâhu Teâlâ "Bunu da sana verirsem başka bir şey istemiyecek misin?" diyecek. O da "Celâl ve İzzetine kasem olsun ki, hayır. Bundan başka hiç bir şey isteyecek değilim" cevâbını verecek. Ve Rabb-ı Celîl ine dilediği ahd ü mîsâkı verdikten sonra Rabbı Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri onu Cennet'in kapısına yanaşdıracak. O kimse Cennet kapısına varıp da ondaki revnak ve letâfeti ve içindeki nadret ve sürûru görünce yine utanıp Allâh'ın dilediği kadar bir müddet sükût edecek Sonra "Yâ Rabb, beni içeriye sok" diyecek. Allah Azze ve Celle de "Allah lâyığını versin behey Âdem-oğlu, sen ne sözünde durmaz kimsesin! Sen verdiğimden başka hiç bir şey istemiyeceğine daha evvel ahd ü mîsâk vermiş değil mi idin?" buyuracak. O da "Yâ Rabb, demek ki mahlûkâtının en bedbahtı ben olacağım" diyecek. Bu söz üzerine ve duâ ve niyâzını tekrâr ede ede nihâyet Allâhu Teâlâ ona gülecek. Ve Cennet'e girmesine izin verecek. Oraya alırken de ona "Temennî et" buyuracak. O da uzun boylu temennî ler de bulunacak. Nihâyet dilekleri kesilince Allâhu Teâlâ "Bunlardan başka şunu da, bunu da, şunu da, bunu da iste" buyuracak ki, istenecek şeyleri Rabb'i Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri muttasıl aklına getirecek. Nihâyet bu türlü dileklerinin kâffesi de kesilince Allâhu Teâlâ "Bunların hepsi ve bir o kadar dahası hep senindir" buyuracaktır. -Hadîsi Ebû Hüreyre'den rivâyet edenlerden biri olan Atâ' b. Yezîd-i Leysî der ki Ebû Hüreyre bunu rivâyet ederken Ebû Saîd-i Hudrî de oturuyor ve Ebû Hüreyre'nin dediklerinden hiç bir şeyi tağyîre lüzum görmüyordu. Tâ "Bunların hepsi ve bir o kadar dahâsı hep senindir" sözüne gelince Ebû Saîd-i Hudrî radiya'llâhu anh Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'e "Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, Allah Azze ve Cell 'Bunların hepsi ve daha on misli senindir.' buyuracaktır, demişti" dedi. Ebû Hüreyre yanaştır" diyecek. Allâhu Teâlâ da "Evvelce istediğinden başka hiç bir şey istemiyeceğine ahd ü mîsâk vermiş değil miydin?" diye kendisini ilzâm edecek. O da "Yâ Rabb, mahlûkâtının en bedbahtı ben olmayayım" cevâbını verecek. Bunun üzerine yine Allâhu Teâlâ "Bunu da sana verirsem başka bir şey istemiyecek misin?" diyecek. O da "Celâl ve İzzetine kasem olsun ki, hayır. Bundan başka hiç bir şey isteyecek değilim" cevâbını verecek. Ve Rabb-ı Celîl ine dilediği ahd ü mîsâkı verdikten sonra Rabbı Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri onu Cennet'in kapısına yanaşdıracak. O kimse Cennet kapısına varıp da ondaki revnak ve letâfeti ve içindeki nadret ve sürûru görünce yine utanıp Allâh'ın dilediği kadar bir müddet sükût edecek Sonra "Yâ Rabb, beni içeriye sok" diyecek. Allah Azze ve Celle de "Allah lâyığını versin behey Âdem-oğlu, sen ne sözünde durmaz kimsesin! Sen verdiğimden başka hiç bir şey istemiyeceğine daha evvel ahd ü mîsâk vermiş değil mi idin?" buyuracak. O da "Yâ Rabb, demek ki mahlûkâtının en bedbahtı ben olacağım" diyecek. Bu söz üzerine ve duâ ve niyâzını tekrâr ede ede nihâyet Allâhu Teâlâ ona gülecek. Ve Cennet'e girmesine izin verecek. Oraya alırken de ona "Temennî et" buyuracak. O da uzun boylu temennî ler de bulunacak. Nihâyet dilekleri kesilince Allâhu Teâlâ "Bunlardan başka şunu da, bunu da, şunu da, bunu da iste" buyuracak ki, istenecek şeyleri Rabb'i Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri muttasıl aklına getirecek. Nihâyet bu türlü dileklerinin kâffesi de kesilince Allâhu Teâlâ "Bunların hepsi ve bir o kadar dahası hep senindir" buyuracaktır. * İbn-i Abbâs radiya'llâhu anhumâ'dan rivâyete göre, Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem "Siz kabirden kalktığınızda ayağınız çıplak, vücûdünüz uryân, anadan doğma erlik yeriniz sünnetsiz olarak haşrolunacaksınız!" buyurmuş. Sonra Resûlullâh "Kıyâmet koptuğu gün biz, gök tabakaların ı, kitaplar içinde defter yaprakları dürer gibi düreceğiz. İnsanları da ilk yaratmağa başladığımız gibi va'dettiğimiz vechile iâde edeceğiz. Şüphesiz biz va'dimizi yaparız." Meâlindeki âyeti okudu. Ve şöyle dedi Kıyâmet günü Peygamberlerden ilk elbîse giydirilen kişi en büyük babam İbrâhîm'dir. Yine Kıyâmet günü Ashâbımdan bâzı kimseler yakalanıp sol tarafa Cehennem tarafına götürülürler. Hemen ben onlar benim Ashâbımdır, bırakın diye sesleneceğim de bana Yâ Muhammed! Emîn ol ki, sen bunlardan ayrıldığındanberi onlar ökçelerine basarak geri dönmüş mürtedlerdir! diye cevap verilecektir. Ben de Allâh'ın sâlih kulu ve Peygamberi Îsâ İbn-i Meryem in dediği gibi şöyle diyeceğim - Yâ Rab! Bunların içlerinde bulunduğum müddetçe üzerlerine şâhid ve nigehbân oldum. Beni sen vefât ettirince, onlar üzerine yalnız Sen murâkıp oldun. Esâsen Sen Rabbım, her şey'e şâhitsin! Eğer onlara azâb edersen, şüphesiz onlar Sen'in kullarındır; eğer mağfiret edersen yine şüphesiz Sen Azîz'sin, ne dilersen yaparsın sana güç değildir Hakîm'sin âdilâne yaparsın!. * Sehl İbn-i Sa'd radiya'llahu anh'den Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim, dediği rivâyet olunmuştur Kıyâmet günü insanlar beyaz, duru beyaz ve kepekten arınmış undan ma'mûl çörek gibi bir sâha üzerinde haşr olunurlar. Sehl İbn-i Sa'in, yâhut başka birisinin rivâyetine göre O sâhada bir kimseye delâlet edecek yol gösterecek dağ, taş gibi nişâne de yok. * Ebû Hüreyre radiya'llahu anh'den rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur İnsanlar dünyânın son deminde üç fırka olarak haşrolunurlar. Birinci fırka müstakbel hayâtı özliyen, geride kalan dünyâ hayâtından nefret eden zümredir, bunlar zâd ve râhileleri bol olanlardır. İkinci fırka ikisi bir deve, üçü bir deve, dördü bir deve, onu bir deve üzerinde sevk olunurlar. Bunların bakıyesini ki, üçüncü fırkadır bir ateş haşredip toplar. Onlar nerede istirahat ederlerse o ateş de berâber istirahat eder, onların geceledikleri yerde onlarla berâber geceler, onların sabahladıkları yerde birlik sabahlar ve onlarla berâber yürüyüp onların akşamladıkları yerde berâber akşamlar * 'Âişe radiya'llahu anhâ'dan rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem İnsanlar ayakkabısız, vücûdu çıplak ve ilk yaradılışları gibi sünnetsiz haşrolunacaklar buyurdu. Ben de Yâ Resûla'llah! Erkek, kadın berâber mi? Bunlar birbirlerine edeb yerlerine bakarlar, dedim. Resûl-i Ekrem Yâ Âişe! Haşir işi çok güçtür, insanların birbirlerine bakmalarına müsâit değildir, buyurdu. Allah'a İman Hadisleri * Hz. Süheyb radıyallahu anh anlatıyor "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Sizden öncekiler arasında bir kral vardı. Onun bir de sihirbazı vardı. Sihirbaz yaşlanınca Kral'a "Ben artık yaşlandım. Bana bir oğlan çocuğu gönder de sihir yapmayı öğreteyim!" dedi. Kral da öğretmesi için ona bir oğlan gönderdi. Oğlanın geçtiği yolda bir râhip yaşıyordu. Bir gün giderken rahibe uğrayıp onu dinledi, konuşması hoşuna gitti. Artık sihirbaza gittikçe, râhibe uğruyor, yanında bir müddet oturup onu dinliyordu. Bir gün delikanlıyo sihirbaz, yanına gelince dövdü. Oğlan da durumu râhibe şikayet etti. Rahip ona "Eğer sihirbazdan dövecek diye korkarsan "Ailem beni oyaladı!" de; ailenden korkacak olursan, "beni sihirbaz oyaladı" de!" diye tenbihte bulundu. O bu halde devam eder iken, insanlara mani olmuş bulunan büyük bir canavara rastladı. Kendi kendine "Bugün bileceğim; sihirbaz mı efdal, rahip mi efdal!" diye mırıldandı. Bir taş aldı ve "Allahım! Eğer râhibin işi, sana sihirbazın işinden daha sevimli ise, şu hayvanı öldür de insanlar geçsinler!" deyip, taşı fırlattı ve hayvanı öldürdü. İnsanlar yollarına devam ettiler. Delikanlı râhibe gelip durumu anlattı. Rahib ona "Evet! Bugün sen benden efdalsin üstünsün! Görüyorum ki, yüce bir mertdebedesin. Sen imtihan geçireceksin. İmtihana maruz kalınca sakın benden haber verme!" dedi. Oğlan anadan doğma körleri ve alaca hastalığına yakalananları tedavi eder, insanları başkaca hastalıklardan da kurtarırdı. Onu kralın gözlyeri kör olan arkadaşı işitti. Birçok hediyeler alarak yanına geldi ve "Eğer beni tedavi edersen, şunların hepsi senindir" dedi. O da "Ben kimseyi tedavi etmem, tedavi eden Allah'tır. Eğer Allah'a iman edersen, sana şifa vermesi için dua edeceğim. O da şifa verecek!" dedi. Adam derhal iman etti, Allah da ona şifa verdi. Adam bundan sonra kralın yanına geldi. Eskiden olduğu gibi yine yanına oturdu. Kral "Gözünü sana kim iade etti?" diye sordu. "Rabbim!" dedi. Kral "Senin benden başka bir Rabbin mi var?" dedi. Adam "Benim de senin de Rabbimiz Allah'tır!" cevabını verdi. Kral onu yakalatıp işkence ettirdi. O kadar ki, gözünü tedavi eden ve Allah'a iman etmesini sağlayan oğlanın yerini de gösterdi. Oğlan da oraya getirildi. Kral ona "Ey oğul! Senin sihrin körlerin gözünü açacak, alaca hastalığını tedavi edecek bir dereceye ulaşmış, neler neler yapıyormuşsun!" dedi. Oğlan "Ben kimseyi tedavi etmiyorum, şifayı veren Allah'tır!" dedi. Kral onu da tevkif ettirip işkence etmeye başladı. O kadar ki, o da râhibin yerini haber verdi. Bunun üzerine râhip getirildi. Ona "Dininden dön!" denildi. O bunda direndi. Hemen bir testere getirildi. Başının ortasına konuldu. Ortadan ikiye bölündü ve iki parçası yere düştü. Sonra oğlan getirildi. Ona da "Dininden dön!" denildi. O da imtina etti. Kral onu da adamlarından bazılarına teslim etti. "Onu falan dağa götürün, tepesine kadar çıkarın. Zirveye ulaştığınız zaman tekrar dininden dönmesini talep edin; dönerse ne âla, aksi takdirde dağdan aşağı atın!" dedi. Gittiler onu dağa çıkardılar. Oğlan "Allah’ım, bunlara karşı, dilediğin şekilde bana kifayet et!" dedi. Bunun üzerine dağ onları salladı ve hepsi de düştüler. Oğlan yürüyerek kralın yanına geldi. Kral "Arkadaşlarıma ne oldu?" dedi. "Allah, onlara karşı bana kifayet etti" cevabını verdi. Kral onu adamlarından bazılarına teslim etti ve "Bunu bir gemiye götürün. denizin ortasına kadar gidin. Dininden dönerse ne âla, değilse onu denize atın!" dedi. Söylendiği şekilde adamları onu götürdü. Oğlan orada "Allah’ım, dilediğin şekilde bunlara karşı bana kifayet et!" diye dua etti. Derhal gemileri alabora olarak boğuldular. Çocuk yine yürüyerek hükümdara geldi. Kral "Arkadaşlarıma ne oldu?" diye sordu. Oğlan. "Allah onlara karşı bana kifayet etti" dedi. Sonra Kral'a "benim emrettiğimi yapmadıkça sen beni öldüremeyeceksin!" dedi. Kral "O nedir?" diye sordu. Oğlan "İnsanları geniş bir düzlükte toplarsın, beni bir kütüğe asarsın, sadağımdan bir ok alırsın. Sonra oku, yayın ortasına yerleştir ve "Oğlanın Rabbinin adıyla" dersin. Sonra oku bana atarsın. İşte eğer bunu yaparsan beni öldürürsün!" dedi. Hükümdar, hemen halkı bir düzlükte topladı. Oğlanı bir kütüğe astı. Sadağından bir ok aldı. Oku yayının ortasına yerleştirdi. Sonra "Oğlanın Rabbinin adıyla!" dedi ve oku fırlattı. Ok çocuğun şakağına isabet etti. Çocuk elini şakağına okun isabet ettiği yere koydu ve Allah'ın rahmetine kavuşup öldü. Halk "Oğlanın Rabbine iman ettik!" dediler. Halk bu sözü üç kere tekrar etti. Sonra krala gelindi ve "Ne emredersiniz? Vallahi korktuğunuz başınıza geldi. Halk oğlannın Rabbine iman etti!" denildi. Kral hemen yolların başlarına hendekler kazılmasını emretti. Derhal hendekler kazıldı. İçlerinde ateşler yakıldı. Kral "Kim dininden dönmezse onu bunlara atın!" diye emir verdi. Yahut hükümdara "sen at!" diye emir verildi. İstenen derhal yerine getirildi. Bir ara, beraberinde çocuğu olan bir kadın getirildi. Kadın oraya düşmekten çekinmişti, çocuğu "Anneciğim sabret. zira sen hak üzeresin!" dedi." * Ebu Zerr Cündeb İbnu Cünâde el-Gıfârî radıyallahu anh hazretleri anlatıyor Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Bana Cebrâil aleyhisselam gelerek "Ümmetinden kim Allah'a herhangi bir şeyi ortak kılmadan şirk koşmadan ölürse cennete girer" müjdesini verdi" dedi. Ben hayretle "zina ve hırsızlık yapsa da mı?" diye sordum. "Hırsızlık da etse, zina da yapsa" cevabını verdi. Ben tekrar "Yani hırsızlık ve zina yapsa da ha!" dedim. "Evet, dedi, hırsızlık da etse, zina da yapsa!" Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm dördüncü keresinde ilâve etti "Ebu Zerr patlasa da cennete girecektir". * Câbir İbnu Abdillah el-Ensârî radıyallahu anh anlatıyor Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "İki şey vardır gerekli kılıcıdır" Bir zat -Ey Allah'ın Rasûlü! gerekli kılan bu iki şeyden maksad nedir? diye sordu Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm "Kim Allah'a herhangi bir şeyi ortak kılmış olarak ölürse bu kimse ateşe girecektir. Kim de Allah'a hiçbir şeyi ortak kılmadan ölürse o da cennete girecektir" cevabını verdi." * Abdullah İbnu Abbas'ın rivayetine göre, bir kadın, kendisine küpte yapılan şıra nebîz hakkında sordu. Kadına şu cevabı verdi "Abdulkays kabilesinin heyeti Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm'e geldiği vakit "Bu gelenler kimdir?" diye sordu. "Rebîalılar" diye kendilerini tanıttılar. Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm "Merhaba, hoş geldiniz. İnşaallah bu ziyaretten memnun kalır, pişman olmazsınız" buyurdu. Misafirler "Biz uzak bir yerden geliyoruz. Sizinle bizim aramızda şu kâfir Mudarlılar var. Bu sebeple, size ancak haram ayında uğrayabiliyoruz. Öyle ise, bize kesin, açık bir amel emret, onu geride bıraktıklarımıza da öğretelim. Ve bizi cennete götürsün" dediler. Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm de onlara dört emir ve dört yasakta bulundu Önce tek olan Allah Teâla'ya imanı emretti ve sordu "İman nedir biliyor musunuz?" "Allah ve Resûlü daha iyi bilir!" dediler. Açıkladı Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in Allah'ın kulu ve elçisi olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucu tutmak, harpte elde edilen ganimetten beşte birini ödemenizdir." Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm onlara şu kapları şıra yapmada kullanmalarını yasakladı Hantem topraktan mâmul küp, dübbâ su kabağından yapılmış testiler, nakîr hurma kökünden ayrılan çanak, müzeffet -veya mukayyer- içi ziftle -katranla- cilalanmış kap. * Abbâs İbnu Abdilmuttalib radıyallahu anh anlatıyor Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm'in şöyle söylediğini işittim "İmanın tadını, Rabb olarak Allah'ı, din olarak İslâm'ı, peygamber olarak Muhammed'i seçip râzı olanlar duyar." * İbn-i Ömer radıyallahu anh anlatıyor Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm "Ben insanlar Allah'tan başka ilâhın olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın elçisi olduğuna şehâdet edinceye, namaz kılıncaya, zekât verinceye kadar onlarla savaş etmekle emrolundum. Bunları yaptılar mı, kanlarını, mallarını bana karşı korumuş emniyet altına almış olurlar. İslâm'ın hakkı hâriç. Artık samimi olup olmadıklarına dair durumları Allah'a kalmıştır". * Alkame hazretlerinin İbnu Mes'ud radıyallahu anh'dan naklettiğine göre, İbnu Mes'ud, "...Kim Allah'a iman ederse Allah onun kalbini doğruya götürür.." Teğâbün,11 meâlindeki âyetle ilgili olarak şu açıklamayı yapmıştır "Bunlar kişinin mâruz kaldığı musibetlerdir. İnanan kişi, Allah'ın lütfu ve keremi ile bu musibetlerin Allah'tan olduğunu bilir, Allah'ın takdirine teslimiyet gösterip, razı olur ve Sabreder.BAKINIZ Ahiret ile ilgili ayet meali bulabilir misiniz? Dini BilgilerNamaz ile İlgili Ayetler ve Hadisler Namazın Önemini Anlatan Ayetler ve Hadisler Nelerdir?İslam’ın 5 şartından biri olan namaz Müslümanlar için günde 5 vakit farz olarak emredilmiştir. Dinin direği olarak kabul edilen namaz sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı şeklinde kılınır. Namazın önemini vurgulayan ayetler Kur’an-ı Kerim’de ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in hadislerinde de geçmektedir. Namazın önemini anlatan ayetler ve hadisleri merak ediyorsanız “Namaz ile İlgili Ayetler ve Hadisler” içeriğimize göz - 1317 Son Güncellenme - 1317 Güncelleme - 1317Namaz İslam’ın 5 şartından 2’ncisidr. Müslüman dünyasına günde 5 vakit farz kılınmıştır. İslam aleminin en önemli ibadetleri arasında yer alır. Namaz vakitleri sabah, öğle, akşam, ikindi ve yatsı şeklindedir. Kur’an-ı Kerim’de yer alan bazı ayetler ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in hadislerinde namaza yer verilmiştir. Namaz ile İlgili Ayetler "Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar." Bakara Sûresi 3 "Namazı kılın, zekâtı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin." Bakara Sûresi 43 "Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphesiz namaz, Allah’a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir." Bakara Sûresi 45 "Hani, biz İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz” diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz." Bakara Sûresi 83 "Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Kendiniz için her ne iyilik işlemiş olursanız, Allah katında onu bulursunuz. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görür." Bakara Sûresi 110 "Hani, biz Kâbe’yi insanlara toplantı ve güven yeri kılmıştık. Siz de Makam-ı İbrahim’den kendinize bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail’e şöyle emretmiştik “Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükû ve secde edenler için evimi Kâbe’yi tertemiz tutun.” Bakara Sûresi 125 "Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir." Bakara Sûresi 153 "İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmenizden ibaret değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, ihtiyacından dolayı isteyene ve özgürlükleri için kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda direnip sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir." Bakara Sûresi 177 "Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah’a gönülden boyun eğerek namaza durun. Eğer bir tehlikeden korkarsanız, namazı yaya olarak veya binek üzerinde kılın. Güvenliğe kavuşunca da, Allah’ı, daha önce bilmediğiniz ve onun size öğrettiği şekilde anın namazı normal vakitlerdeki gibi kılın." Bakara Sûresi 238-239 "Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekâtı verenlerin mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır." Bakara Sûresi 277 "Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız, veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da eşlerinizle cinsel ilişkide bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz bir toprağa yönelip, niyet ederek onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Şüphesiz Allah, çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır." Nisâ Sûresi 43 "Daha önce kendilerine, “savaşmaktan ellerinizi çekin, namazı kılın, zekâtı verin” denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca, hemen içlerinden bir kısmı; insanlardan, Allah’tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve “Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Bizi yakın bir zamana kadar erteleseydin ya!” derler. De ki “Dünya geçimliği azdır. Ahiret, Allah’a karşı gelmekten sakınan kimse için daha hayırlıdır. Size kıl kadar haksızlık edilmez.” Nisâ Sûresi 77 "Yeryüzünde sefere çıktığınız vakit kâfirlerin size saldırmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızdan ötürü size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır. Ey Muhammed! Cephede sen de onların mü’minlerin arasında bulunup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silâhlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında bir rekât kıldıklarında arkanıza düşman karşısına geçsinler. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silâhlarını yanlarına alsınlar. İnkâr edenler arzu ederler ki, silâhlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Yağmurdan zahmet çekerseniz, ya da hasta olursanız, silâhlarınızı bırakmanızda size bir beis yoktur. Bununla birlikte ihtiyatlı olun tedbirinizi alın. Şüphesiz Allah, inkârcılara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. Namazı kıldınız mı, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Allah’ı anın. Güvene kavuştunuz mu namazı tam olarak kılın. Çünkü namaz, mü’minlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır." Nisâ Sûresi 101-103 "Münafıklar, Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onların bu çabalarını başlarına geçirir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı pek az anarlar." Nisâ Sûresi 142 "Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve mü’minler, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler. O namazı kılanlar, zekâtı verenler, Allah’a ve ahiret gününe inananlar var ya, işte onlara büyük bir mükâfat vereceğiz." Nisâ Sûresi 162 "Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz, iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan def-i hacetten gelir veya kadınlara dokunur cinsel ilişkide bulunur da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin Teyemmüm edin. Allah, size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz." Mâide Sûresi 6 "Andolsun, Allah İsrailoğullarından sağlam söz almıştı. Onlardan on iki temsilci -başkan- seçmiştik. Allah, şöyle demişti “Sizinle beraberim. Andolsun eğer namazı kılar, zekâtı verir ve elçilerime inanır, onları desteklerseniz, fakirlere gönülden yardımda bulunarak Allah’a güzel bir borç verirseniz, elbette sizin kötülüklerinizi örterim ve andolsun sizi, içinden ırmaklar akan cennetlere koyarım. Ama bundan sonra sizden kim inkâr ederse, mutlaka o, dümdüz yoldan sapmıştır.” Mâide Sûresi 12 "Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resûlüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü’minlerdir." Mâide Sûresi 55 "Siz namaza çağırdığınız vakit onu alaya alıp eğlence yerine koyuyorlar. Bu, şüphesiz onların akılları ermeyen bir toplum olmalarındandır." Mâide Sûresi 58 "Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?" Mâide Sûresi 91 "Ey iman edenler! Birinizin ölümü yaklaştığı zaman, vasiyet sırasında aranızda şahitlik edecek olanlar sizden adaletli iki kişidir. Yahut; seferde olup da başınıza ölüm musibeti gelirse, sizin dışınızdan başka iki kişi şahitlik eder. Eğer şüphe ederseniz, onları namazdan sonra alıkorsunuz da Allah adına, “Akraba da olsa, şahitliğimizi hiçbir karşılığa değişmeyiz. Allah için yaptığımız şahitliği gizlemeyiz. Gizlediğimiz takdirde, şüphesiz günahkârlardan oluruz” diye yemin ederler." Mâide Sûresi 106 "Bir de, bize, “Namazı dosdoğru kılın ve Allah’a karşı gelmekten sakının” diye emrolundu. O, huzurunda toplanacağınız Allah’tır." En'âm Sûresi 72 "İşte bu Kur’an da, bereket kaynağı, kendinden öncekileri ilâhî kitapları tasdik eden ve şehirler anasını Mekke’yi ve bütün çevresini tüm insanlığı uyarasın diye indirdiğimiz bir kitaptır. Ahirete iman edenler, ona da inanırlar. Onlar namazlarını vaktinde kılarlar." En'âm Sûresi 92 "Ey Muhammed! De ki “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.” En'âm Sûresi 162 "Kitab’a sımsıkı sarılanlara ve namazı dosdoğru kılanlara gelince, şüphesiz biz, iyiliğe çalışan erdemli kimselerin mükâfatını zayi etmeyiz." A'râf Sûresi 170 "Onlar namazı dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan kimselerdir." Enfâl Sûresi 3 "Haram aylar çıkınca bu Allah’a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir." Tevbe Sûresi 5 "Fakat tövbe edip, namazı kılar ve zekâtı verirlerse, artık onlar sizin din kardeşlerinizdir. Bilen bir kavme âyetleri işte böyle ayrı ayrı açıklarız." Tevbe Sûresi 11 "Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur." Tevbe Sûresi 18 "Harcamalarının kabul edilmesine, yalnızca, Allah’ı ve Resûlünü inkâr etmeleri, namaza ancak üşene üşene gelmeleri ve ancak gönülsüzce harcamaları engel olmuştur." Tevbe Sûresi 54 "Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir." Tevbe Sûresi 71 "Onlardan ölen hiçbirine asla namaz kılma ve kabrinin başında durma. Çünkü onlar Allah’ı ve Resûlünü inkâr ettiler ve fasık olarak öldüler." Tevbe Sûresi 84 "Onun içinde Mescid-i Dırar asla namaz kılma. İlk günden temeli takva Allah’a karşı gelmekten sakınmak üzerine kurulan mescit Kuba mescidi, içinde namaz kılmana elbette daha lâyıktır. Orada temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da tertemiz olanları sever." Tevbe Sûresi 108 "Mûsâ’ya ve kardeşine, “Kavminiz için Mısır’da sığınak olarak evler hazırlayın ve evlerinizi namaz kılınacak yerler yapın. Namazı dosdoğru kılın. Mü’minleri müjdele” diye vahyettik." Yûnus Sûresi 87 "Dediler ki “Ey Şu'ayb! Babalarımızın taptığını, yahut mallarımız hakkında dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor. Oysa sen gerçekten yumuşak huylu ve aklı başında bir adamsın.”Hûd Sûresi 87 "Ey Muhammed! Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür." Hûd Sûresi 114 "Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır." Ra'd Sûresi 22 "İnanan kullarıma söyle, namazı dosdoğru kılsınlar, hiçbir alışveriş ve dostluğun bulunmadığı bir gün gelmeden önce kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda gizlice ve açıktan harcasınlar." İbrâhim Sûresi 31 “Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin Kâbe’nin yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için böyle yaptım. Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler.” İbrâhim Sûresi 37 “Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle.” İbrâhim Sûresi 40 "Güneşin zevalinden öğle vaktinde Batı’ya kaymasından gecenin karanlığına kadar belli vakitlerde namazı kıl. Bir de sabah namazını kıl. Çünkü sabah namazı şahitlidir. Gecenin bir kısmında da uyanarak sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere teheccüd namazı kıl ki, Rabbin seni Makam-ı Mahmud’a ulaştırsın." İsrâ Sûresi 78-79 "De ki “Rabbinizi ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler O’nundur.” Namazında sesini pek yükseltme, çok da kısma. İkisi ortası bir yol tut." İsrâ Sûresi 110 “Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece namazı ve zekâtı emretti.” Meryem Sûresi 31 "Ailesine namaz ve zekâtı emrederdi. Rabb’inin katında da hoşnutluğa ulaşmıştı." Meryem Sûresi 55 "Onlardan sonra, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevî tutkularının peşine düşen bir nesil geldi. Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba çarptırılacaklardır." Meryem Sûresi 59 “Şüphe yok ki ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl.” Tâ Hâ Sûresi 14 “Güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tespih et. Gece vakitlerinde ve gündüzün uçlarında da tespih et ki hoşnut olasın.” Tâha Sûresi 130 "Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Güzel sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınmanındır." Tâ Hâ Sûresi 132 "Onları bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlar işlemeyi, namazı dosdoğru kılmayı, zekâtı vermeyi vahyettik. Onlar sadece bize ibadet eden kimselerdi." Enbiyâ Sûresi 73 "Hani biz İbrahim’e, Kâbe’nin yerini, “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle” diye belirlemiştik." Hac Sûresi 26 "Onlar, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, başlarına gelen musibetlere sabreden, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayan kimselerdir." Hac Sûresi 35 "Onlar öyle kimselerdir ki, şâyet kendilerine yeryüzünde imkân ve iktidar versek, namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin âkıbeti Allah’a aittir." Hac Sûresi 41 "Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur’an’da müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit ve örnek olsun, siz de insanlara şahit ve örnek olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a sarılın. O, sizin sahibinizdir. O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!" Hac Sûresi 78 "Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler." Mü'minûn Sûresi 2 "Allah’ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde hiçbir ticaretin ve hiçbir alışverişin kendilerini, Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoymadığı birtakım adamlar, buralarda sabah akşam O’nu tesbih ederler. Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar." Nûr Sûresi 36-37 "Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Resûle itaat edin ki size merhamet edilsin." Nûr Sûresi 56 "Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlar köleleriniz ve sizden henüz bulûğ çağına ermemiş olanlar, günde üç defa; sabah namazından önce, öğleyin elbiselerinizi çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra yanınıza girecekleri zaman sizden izin istesinler. Bu üç vakit sizin soyunup dökündüğünüz vakitlerdir. Bu vakitlerin dışında izinsiz girme konusunda ne size, ne onlara bir günah vardır. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. Allah, âyetlerini size işte böylece açıklar. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." Nûr Sûresi 58 "Namaza kalktığında, seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah’a tevekkül et." Şu'arâ Sûresi 217-219 "Kur’an, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahirete de kesin olarak inanan mü’minler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir." Neml Sûresi 2-3 "Ey Muhammed! Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak olan namaz elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor." Ankebût Sûresi 45 “Haydi siz, akşama ulaştığınızda akşam ve yatsı vaktinde sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde Allah'ı tesbih edin namaz kılın, ki göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur.” Rûm Sûresi 17-18 "Allah’a yönelmiş kimseler olarak yüzünüzü hak dine çevirin, O’na karşı gelmekten sakının, namazı dosdoğru kılın ve müşriklerden; dinlerini darmadağınık edip grup grup olan kimselerden olmayın. Ki onlardan her bir grup kendi katındaki dinî anlayış ile sevinip böbürlenmektedir." Rûm Sûresi 31-32 "Onlar; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren kimselerdir. Onlar ahirete de kesin olarak inanırlar." Lokmân Sûresi 4 “Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir.” Lokmân Sûresi 17 "Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin. Allah’a ve Resûlüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor." Ahzâb Sûresi 33 "Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Günah yükü ağır olan kimse, bir başkasını, günahını yüklenmeye çağırırsa, ondan hiçbir şey yüklenilmez, çağırdığı kimse yakını da olsa. Sen ancak, görmedikleri hâlde Rablerinden için için korkanları ve namaz kılanları uyarırsın. Kim arınırsa ancak kendisi için arınmış olur. Dönüş ancak Allah’adır." Fâtır Sûresi 18 "Şüphesiz, Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden, gizlice ve açıktan Allah yolunda harcayanlar, asla zarar etmeyecek bir ticaret umabilirler." Fâtır Sûresi 29 "Allah, hak ve adâletle hükmeder. Allah’tan başka taptıkları ise hiçbir hükümde bulunamazlar. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir." Mü'min Sûresi 20 "Dünyalık olarak size her ne verilmişse, bu dünya hayatının geçimliğidir. Allah’ın yanında bulunanlar ise daha hayırlı ve kalıcıdır. Bu mükâfat, inananlar ve Rablerine tevekkül edenler, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanlar, öfkelendikleri zaman bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namazı dosdoğru kılanlar; işleri, aralarında şûrâ danışma ile olanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcayanlar, bir saldırıya uğradıkları zaman, aralarında yardımlaşanlar içindir." Şûrâ Sûresi 36-39 "Baş başa konuşmanızdan önce sadakalar vermekten çekindiniz mi? Bunu yapmadığınıza ve Allah da, sizi affettiğine göre artık namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Resûlüne itaat edin. Allah, bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır." Mücâdele Sûresi 13 "Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah’ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz." Cum'a Sûresi 9-10 "Ancak, namaz kılanlar başka. Onlar, namazlarına devam eden kimselerdir." Me'âric Sûresi 22-23 "Onlar, namazlarını titizlikle koruyan kimselerdir." Me'âric Sûresi 34 "Ey Muhammed! Şüphesiz Rabbin, senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçirdiğini biliyor. Beraberinde bulunanlardan bir topluluk da böyle yapıyor. Allah, gece ve gündüzü düzenleyip takdir eder. Sizin buna gecenin tümünde yahut çoğunda ibadete gücünüzün yetmeyeceğini bildi de sizi bağışladı yükünüzü hafifletti. Artık, Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah, içinizde hastaların bulunacağını, bir kısmınızın Allah’ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını, diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını bilmektedir. O hâlde, Kur’an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah’a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz, onu Allah katında daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükâfat olarak bulursunuz. Allah’tan bağışlama dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." Müzzemmil Sûresi 20 "Onlar şöyle derler “Biz namaz kılanlardan değildik.” Müddessir Sûresi 43 "O, Peygamberi doğrulamamış, namaz da kılmamıştı." Kıyâme Sûresi 31 "Onlara, “Rükû edin namaz kılın” dendiği zaman rükû etmezler." Mürselât Sûresi 48 "Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer." A'lâ Sûresi 14-15 "Sen, namaz kıldığında kulu bundan engelleyeni gördün mü?" Alâk Sûresi 9-10 "Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir." Beyyine Sûresi 5 "Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, Onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar namazlarıyla gösteriş yaparlar." Mâ'ûn Sûresi 4-6 "O hâlde, Rabbin için namaz kıl, kurban kes." Kevser Sûresi 2 Namaz ile İlgili Hadisler Hadis “Dinin başı İslam Kelime-i şehadet getirerek Allah’a teslim olmak, direği ise namazdır.” Tirmizî, Îmân, 8; İbn Hanbel, V, 231 Hadis “Rükûları, secdeleri, abdestleri ve vakitlerine riayet ederek beş vakit namazı kılmaya devam eden ve bu beş vakit namazın Allah katından gelen bir emr-i hak olduğunu kabul eden kimse cennete girer.” İbn Hanbel, IV, 266 Hadis “Kıyamet günü kulun ilk hesaba çekileceği şey namazıdır. Eğer bunu tam olarak yapmışsa ne âlâ! Ama farz namazları tamam değilse Yüce Allah, Kulumun nafilelerine bakın.’ buyurur. Eğer nafile namazı bulunursa, Onunla farzları tamamlayın.’ buyurur”. Nesâî, Salât, 9 Hadis “Müslüman bir kimse mescitleri namaz ve zikir için kendine yer-yurt edindiğinde, Allah onun bu durumuna, gurbetten dönen kişiye ailesinin sevindiği gibi sevinir.” İbn Mâce, Mesâcid, 19 Hadis “ Yüce Allah şöyle buyurdu Senin ümmetine beş vakit namazı farz kıldım ve onları, vaktinde ve hakkını vererek kılanları cennete koyacağımı kendi katımda vaad ettim. Namazları düzenli kılmayanlar için ise katımda böyle bir vaad yoktur.’ ” Ebû Dâvûd, Salât, 9 Hadis “Namaz, devam eden kimse için kıyamet gününde nur, delil ve kurtuluş sebebi olur. Namaza devam etmeyenin ise kıyamet günü nuru, delili ve kurtuluşu olmayacak, o kişi kıyamette Karun, Firavun, Haman ve Übey b. Halef’le beraber olacaktır.” İbn Hanbel, II, 169 Hadis “Size öyle bir şey öğreteceğim ki, siz onu yaptığınız takdirde hem sizi geçenlere yetişeceksiniz hem de arkanızdan size hiç kimse yetişemeyecek. Bu sayede, benzerini yapanlar dışında, içinde bulunduğunuz cemaatin en hayırlıları olacaksınız. Tavsiyem şudur Her namazdan sonra otuz üçer defa sübhânallah’, el-hamdü lillâh’ ve Allahu ekber’ deyiniz.” buyurmuştur. Buhârî, Ezân, 155 Hadis “Bir Müslüman, vakti geldiğinde güzelce abdest alıp, kendisini Allah’a vererek rükû ve secdesiyle farz namazı kıldığında, -büyük günah işlemedikçe- bu onun önceki günahlarına kefaret olur. Bu, her zaman için böyledir.” Müslim, Tahâret, 7 Hadis “Bir kimse abdest alır ve güzelce abdest almaya özen gösterir, ardından da namaz kılarsa, bu abdestle namaz arasında işlediği günahlar o namazı kılıncaya kadar mutlaka bağışlanır.” Buhârî, Vudû’, 24; Müslim, Tahâret, 5 Hadis “Büyük günah işlenmedikçe beş vakit namaz ve iki cuma, aralarındaki günahlara kefarettir.” Müslim, Tahâret, 14 Hadis “Muhakkak ki sizden biri namaz kılarken aslında Rabbiyle özel olarak konuşmaktadır...” Buhârî, Salât, 36 Hadis “Kulun Rabbine en yakın olduğu an secde hâlidir. Öyleyse secdede iken çokça dua ediniz.” Müslim, Salât, 215 Hadis “Kul, namazında etrafıyla ilgilenmediği sürece, Yüce Allah kuluna yönelir. Kul namazında etrafıyla ilgilenmeye başladığında, Allah da ondan yüz çevirir.” Ebû Dâvûd, Salât, 160-161 Hadis “Namazda insan sözü konuşmak uygun olmaz. Namazda ancak tesbih ve tekbir getirilir ve Kur’an okunur.” Müslim, Mesâcid, 33 Hadis “Bir kişinin sürekli mescide gittiğini görürseniz onun imanına şahit olun! Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurur Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve âhiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder...’ ” Tirmizî, Îmân, 8; İbn Mâce, Mesâcid, 19 Hadis “Bir kimse mescide gitme niyetiyle evinden çıktığında, attığı bir adımla kendisine bir sevap yazılır, diğer adımıyla bir günahı silinir.” Nesâî, Mesâcid, 14; İbn Hanbel, II, 320 Hadis “Her kim sabah akşam mescide giderse, her sabah ve akşam gidişinde Allah ona cennette bir yer hazırlar.” Buhârî, Ezân, 37; Müslim, Mesâcid, 285 Hadis “Yeryüzü toprak benim için mescit ve temiz kılınmıştır. Ümmetimden kim nerede namaz vaktine ulaşırsa hemen orada namazını kılabilir.” Nesâî, Mesâcid, 42 Hadis “Namazın anahtarı temizliktir. Başlangıcı tekbir, bitimi ise selâmdır.” Ebû Dâvûd, Tahâret, 31 Hadis “Cennetin anahtarı namaz, namazın anahtarı ise abdesttir.” Tirmizî, Tahâret, 1 Hadis “... Benim nasıl namaz kıldığımı gördüyseniz siz de öyle namaz kılın.” Buhârî, Ezân, 18 Hadis “Fâtiha’yı okumayanın namazı yoktur.” Buhârî, Ezân, 95 Hadis “Bir kimse geceleyin hanımını uyandırır da ikisi de namaz kılarsa veya birlikte iki rekât namaz kılarlarsa zâkirîn ve zâkirâtın Allah’ı çokça anan erkekler ve hanımların arasına yazılırlar.” Ebû Dâvûd, Tatavvu’, 18 Hadis “Her kim sabah namazını kılarsa, o kimse Allah’ın koruması altındadır.” Müslim, Mesâcid, 262 Hadis “Sabah namazının iki rekât sünneti, dünyâdan ve dünyâdaki her şeyden daha hayırlıdır.” Müslim, Salâtü’l Müsâfirîn, 96 Hadis “Allah size bir namaz ihsan etti. O namaz, sizin için kızıl develerden daha hayırlıdır. O, vitirdir. Onu sizin için yatsı ile fecrin doğuşu sabah namazı vaktinin girişi arasına koydu.” Ebû Dâvûd, Tefrîu Ebvâbi’l-Vitr, 1 Hadis “Her kim önemsemediğinden dolayı cuma namazını üç defa terk ederse kalbi mühürlenir.” İbn Mâce, İkâmet, 93 Hadis “İnsanlar ezandaki ve birinci saftaki sevabı bilselerdi, ezan okumak ve birinci safta yer almak için aralarında kura çekmekten başka bir yol bulamazlar ve sonunda kura çekerlerdi...” Buhârî, Ezân, 9; Müslim, Salât, 129 Hadis “Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi kat daha faziletlidir.” Buhârî, Ezân, 30; Müslim, Mesâcid, 249 Hadis “Bazen uzun bir kıraat ile kıldırmak niyetiyle namaza dururum da bir çocuğun ağlamasını işitir ve annesine sıkıntı vermek istemediğim için namazımı kısa tutarım.” Buhârî, Ezân, 65 Hadis “En kötü hırsızlık namazdan çalmadır.” Muvatta’, Kasru’s-Salât, 23 Hadis “Farz namazını bilerek geçiren kimse, ailesini ve malını kaybetmiş gibidir.” İbn Hanbel, V, 429 Hadis “Kim bir namazı unutursa onu hatırladığında kılsın. Zira onun kefareti ancak budur ...” Buhârî, Mevâkîtü’s-Salât, 37; Müslim, Mesâcid, 314 Hadis “İkindi namazını kaçıran kimse, sanki ailesini ve malını yitirmiş gibidir.” Buhârî, Mevâkîtü’s-Salât, 14; Müslim, Mesâcid, 200 Hadis “Bir adam Hz. Peygamber’e Amellerin / İbadetlerin en faziletlisi hangisidir?’ diye sordu. Peygamber Efendimiz, Vaktinde kılınan namazdır.’ buyurdu.” Buhârî, Tevhîd, 48 Hadis “Birinizin kapısının önünden bir nehir geçse ve onda her gün beş defa yıkansa, bu o kimsenin kirinden bir şey bırakır mı, ne dersiniz?” Sahâbîler, “Onun kirinden hiçbir şey bırakmaz.” demişler, bunun üzerine Resûlullah, “İşte beş vakit namaz da böyledir! Allah onlarla günahları yok eder.” buyurmuştur. Buhârî, Mevâkîtü’s-Salât, 6 Hadis “Kim hiçbir ortağı olmayan, tek olan Allah’a ihlâsla ibadet ederek, namazı dosdoğru kılarak, zekâtı vererek dünyadan ayrılırsa, Allah kendisinden razı olduğu hâlde ölmüş olur.” İbn Mâce, Sünnet, 9 Hadis Resûlullah kızı Zeyneb ile Ebu’l-Âs b. Rebî’den olan kız torunu Ümâme kucağında olduğu hâlde namaz kılardı. Ayağa kalktığı zaman onu kucağına alır, secdeye vardığında bırakırdı. Müslim, Mesâcid, 41; Buhârî, Salât, 106 Hadis “... Namazı ayakta kıl, buna gücün yetmezse oturarak kıl, buna da gücün yetmezse yan üstü yatarak kıl.” Buhârî, Taksîru’s-Salât, 19 Hadis “...Namaz bir nurdur, sadaka bir burhandır, sabır bir ışıktır...” Müslim, Tahâret, 1 Kader nedir? Kaza nedir? Kaza ve kader ile ilgili ayet ve hadisler...KADER VE KAZAYLA İLGİLİ AYET VE HADİSLER Kur’an’da kaderin Allah tarafından programlandığını takdir edildiğini ifade eden ve konunun muhtelif boyutlarını ortaya koyan birçok âyeti kerime vardır. “Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta Levh-i Mahfuz’da yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır. Elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye böyle yaptık. Çünkü Allah, kendini beğenip övünen hiçbir kimseyi sevmez. ”[1] “... O’nun katında her şey bir ölçü miktar iledir.”[2] “Her şeyin hazineleri yalnız bizim yanımızdadır. Biz onu ancak belli bir ölçü kader ile indiririz.”[3] “Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık”[4] De ki “Bizim başımıza ancak, Allah’ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O, bizim yardımcımızdır. Öyleyse mü’minler, yalnız Allah’a güvensinler.”[5] Bu ayetlerden başka Allah’ın her şeyin yaratıcısı olduğunu, dilediğini saptırıp, dilediğini hidayete erdirdiğini bildiren, hayatın ve ölümün O’nun takdirinde olduğunu haber veren ayetler de[6] vardır. Diğer taraftan, Peygamber Efendimiz de Cibril hadisi diye bilinen bir hadis-i şerifinde kadere inanmayı iman esasları arasında saymıştır. Bu hadiste Cebrail aleyhisselâm Peygamberimiz’e - İman nedir? diye sormuş. O da - “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, hayır ve şerriyle kadere inanmandır” cevabını vermiştir.[7] Kaderin ilahi bir sır oluşunu ve insanlar tarafından gerçek anlamda çözülmesinin imkansızlığını göz önünde bulunduran Peygamber Efendimiz kader konusunu tartışan ashabını ikaz etmiştir “Siz bununla mı emrolundunuz ? Veya ben bunun için mi peygamber olarak gönderildim? Şunu iyi biliniz ki sizden önceki ümmetler bu tür tartışmalara başladıkları zaman helak olmuşlardır. Sizi tekrar uyarıyorum ki, bir daha böyle tartışmalara girmeyiniz.”[8] Hz. Peygamber bir başka hadislerinde de, kendi davranışlarındaki sorumluluğunu ve rolünü inkâr etmek için kaderi bahane edenleri uyarmıştır. O, bir gün yatsı namazından sonra, yatmaya hazırlanan Hz. Ali’nin yanına gitmiş ve ona şöyle demiştir - Geceleyin teheccüd namazı kılıyor musun? Hz. Ali de - “Ey Allah’ın elçisi! Hayatımız Allah’ın elindedir, dilerse verir, dilerse teslim alır, Allah bizi uyandırmak isterse uyandırır.” diye cevap vermiştir. Bunun üzerine Peyamberimiz ellerini dizlerine vurarak - Genellikle insan ne kadar çok mücadeleci oluyor?[9] buyurmuş, kaderi ileri sürerek verdiği cevaptan hoşlanmadığını göstermiş ve odadan çıkmıştır. Kader konusuyla ilgili Kur’an ayetleri ve hadisler incelendiğinde insanın Allah tarafından belirlenen bir kadere bağlı olduğu, fakat insanların da kaderin kaza olarak tecelli etmesinde irade ve tercihleriyle önemli roller üstlendikleri anlaşılmaktadır. Bu sebeple de insanların yaptıklarından sorumlu oldukları, bu sorumluluklarının sonucunda ahirette mükâfat veya cezaya uğrayacakları ortaya çıkmaktadır. [1] Hadid suresi 22. Ve 23. ayetler [2] Ra’d sûresi, 8. ayet [3] Hicr sûresi, 21. ayet [4] Kamer sûresi, 49. ayet [5] Tevbe suresi, 51. ayet [6] Zümer sûresi, 62; Saffat sûresi, 96; A’râf sûresi, 178; Vâkıa sûresi, 60. ayetler [7] Müslim, İman, 1; Ebû Davûd, Sünnet, 15, 15; İbn Mâce, Mukaddime, 9. [8] Tirmizî, Kadir, 1. [9] Buhârî, Teheccüd, 5; Tevhîd, 31; Müslim, Müsâfirûn, 28. İslam ve İhsan Dünya ve ahiret ile ilgili hadisler nelerdir? Peygamberimizin dünya ve ahiret konuları hakkındaki bazı hadisleri...Peygamberimizin dünya ve ahiret ile ilgili hadis-i şerifleri... DÜNYA VE AHİRET HAKKINDA HADİSLER Katâde Enes b. Mâlik’e “Peygamberin en çok ettiği dua hangisiydi?” diye sordu. Enes şöyle cevap verdi “Allah Resûlü en çok şöyle diyerek dua ederdi Allah’ım, bize dünyada iyilik ver, âhirette de iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru!’” Müslim, Zikir, 26 *** Urve’den rivayet edildiğine göre, Osman b. Maz’ûn’un kendisini ibadete adadığı için eşini ihmal ettiğini Hz. Âişe’den işiten Resûlullah Osman ile karşılaştı ve ona şöyle dedi “Ey Osman! Biz Müslümanlara ruhbanlık emredilmedi...” İbn Hanbel, VI, 226 *** Enes b. Mâlik’in rivayet ettiğine göre, Resûlullah şöyle buyurmuştur “Kimin kaygısı âhiret olursa Allah onun zenginliğini kalbine yerleştirir, iki yakasını bir araya getirir ve dünya zelil bir şekilde ona gelir. Kimin kaygısı da dünya olursa Allah onun fakirliğini iki gözü arasına koyar ve onun iki yakasını bir araya getirmez; kendisine de ancak onun için takdir edilen dünyalık ne ise o gelir.” Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 30 *** Kays Fihroğulları’ndan Müstevrid b. Şeddâd’ı şöyle derken işitmiştir “Allah Resûlü buyurdu ki, Vallahi, âhiretin yanında dünyanın konumu, ancak birinizin şu işaret parmağını denize daldırması gibidir; parmağının ne kadar su ile döneceğine bir baksın!’” Müslim, Cennet, 55 *** Enes b. Mâlik’ten rivayet edildiğine göre, Resûlullah şöyle buyurmuştur “Kaygısı en büyük insan, dünya ve âhiret işlerine önem veren mümin insandır.” İbn Mâce, Ticâret, 2 İslam ve İhsan Ahiret İle İlgili Ayetler -Ahiret İle İlgili Hadisler Şüphesiz, iman edenlerle Yahudiler, Hıristiyanlar ve sabiilerden kim Allah´a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. 2/62 İşte bunlar, ahireti verip dünya hayatını satın alanlardır; bundan dolayı azabları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez. 2/86 De ki "Eğer Allah katında ahiret yurdu, başka insanların değil de, yalnızca sizin ise, ve doğru sözlüyseniz, öyleyse hemen ölümü dileyin." 2/94 Ve onlar, Süleyman´ın mülkü nübüvveti hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkâr etmedi; ancak şeytanlar inkâr etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil´deki iki meleğe Harut´a ve Marut´a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi "Biz, yalnızca bir fitneyiz, sakın inkâr etme" demedikçe hiç kimseye bir şey öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah´ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiçbir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir bilselerdi. 2/102 Allah´ın mescidlerinde O´nun isminin anılmasını engelleyen ve bunların yıkılmasına çaba harcayandan daha zalim kim olabilir? Onların durumu içlerine korkarak girmekten başkası değildir. Onlar için dünyada bir aşağılanma, ahirette büyük bir azab vardır. 2/114 Hani İbrahim "Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah´a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti de Allah "Sadece inananları değil inkâr edeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o" demişti. 2/126 Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim´in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de O salihlerdendir. 2/130 Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah´a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere özgürlükleri için veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır. 2/177 Hacc ibadetlerinizi bitirdiğinizde, artık cahiliye döneminde atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anma ile Allah´ı anın. İnsanlardan öylesi vardır ki "Rabbimiz, bize dünyada ver" der; onun ahirette nasibi yoktur. 2/200 Onlardan öylesi de vardır ki "Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateşin azabından koru" der. 2/201 Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar. De ki "Onda savaşmak büyük bir günahtır. Ancak Allah katında, Allah´ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram´a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük bir günahtır. Fitne, katilden beterdir. Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler; sizden kim dininden geri döner ve kafir olarak ölürse, artık onların bütün işledikleri amelleri dünyada da, ahirette de boşa çıkmıştır ve onlar ateşin halkıdır, onda süresiz kalacaklardır. 2/217 Hem dünya konusunda, hem ahiret konusunda. Ve sana yetimleri sorarlar. De ki "Onları ıslah etmek yararlı kılmak hayırlıdır. Eğer onları aranıza katarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah bozgun fesad çıkaranı ıslah ediciden bilir ayırdeder. Eğer Allah dileseydi size güçlük çıkarırdı. Şüphesiz Allah güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." 2/220 Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç ´ay hali ve temizlenme süresi´ beklerler. Eğer Allah´a ve ahiret gününe inanıyorlarsa Allah´ın rahimlerinde yarattığını saklamaları onlara helal olmaz. Kocaları, bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almada başkalarından daha çok hak sahibidirler. Onların lehine de, aleyhlerindeki maruf hakka denk bir hak vardır. Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var. Allah Aziz´dir. Hakim´dir. 2/228 Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini de tamamlamışlarsa -birbirleriyle maruf bilinen meşru biçimde anlaştıkları takdirde- onlara, kendilerini kocalarına nikahlamalarına engel çıkarmayın. İşte, içinizde Allah´a ve ahiret gününe iman edenlere bununla böyle öğüt verilir. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah, bilir de siz bilmezsiniz. 2/232 Ey iman edenler, Allah´a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğuna hidayet vermez. 2/264 Onlar, yaptıkları dünyada ve ahirette boşa gitmiş olanlardır. Ve onların yardımcıları yoktur. 3/22 Hani Melekler, dediler ki "Meryem, doğrusu Allah kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih´tir. O, dünyada ve ahirette ´seçkin, onurlu, saygındır´ ve Allah´a yakın kılınanlardandır.." 3/45 İnkâr edenleri ise, dünyada ve ahirette şiddetli bir azabla azablandıracağım. Onların hiç yardımcıları yoktur." 3/56 Allah´ın ahdini ve yeminlerini az bir değere karşılık satanlar... İşte onlar; onlar için ahirette hiçbir pay yoktur, kıyamet gününde Allah onlarla konuşmaz, onları gözetmez ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azab vardır. 3/77 Kim İslam´dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır. 3/85 Bunlar, Allah´a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır. 3/114 Allah´ın izni olmaksızın hiçbir nefis için ölmek yoktur. O, süresi belirtilmiş bir yazıdır. Kim dünyanın yararını sevabını isterse ona ondan veririz, kim ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri pek yakında ödüllendireceğiz. 3/145 Böylece Allah, dünya ve ahiret sevabının güzelliğini onlara verdi. Allah iyilikte bulunanları sever. 3/148 Andolsun, Allah size verdiği sözünde sadık kaldı; siz O´nun izniyle onları kırıp-geçiriyordunuz. Öyle ki sevdiğiniz zaferi size gösterdikten sonra, siz yılgınlık gösterdiniz, isyan ettiniz ve emir hakkında çekiştiniz. Sizden kiminiz dünyayı, kiminiz ahireti istiyordu. Sonra Allah denemek için sizi ondan çevirdi. Ama yine de sizi bağışladı. Allah mü´minlere karşı fazl ve ihsan sahibi olandır. 3/152 Küfürde ´büyük çaba harcayanlar´ seni üzmesin. Çünkü onlar, Allah´a hiçbir şeyle zarar veremezler. Allah, onları ahirette pay sahibi kılmamayı ister. Onlar için büyük bir azab vardır. 3/176 Ve onlar, mallarını insanlara gösteriş olsun diye infak ederler, Allah´a ve ahiret gününe de inanmazlar. Şeytan, kime arkadaş olursa, artık ne kötü bir arkadaştır o. 4/38 Allah´a ve ahiret gününe inanarak Allah´ın kendilerine verdiği rızıktan infak etselerdi, aleyhlerine mi olurdu? Allah, onları iyi bilendir. 4/39 Ey iman edenler, Allah´a itaat edin; elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah´a ve elçisine döndürün. Şayet Allah´a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir. 4/59 Öyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz. 4/74 Kendilerine; "Elinizi savaştan çekin, namazı kılın, zekatı verin" denenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah´tan korkar gibi- hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar ve "Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?" dediler. De ki "Dünyanın metaı azdır, ahiret, ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz ´bir hurma çekirdeğindeki ip-ince bir iplik kadar´ bile haksızlığa uğratılmayacaksİnız." 4/77 Kim dünya sevab yararını isterse, dünyanın da, ahiretin de sevabı Allah katındadır. Allah işitendir, görendir. 4/134 Ey iman edenler, Allah´a, elçisine, elçisine indirdiği kitaba ve bundan önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah´ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü inkar ederse, şüphesiz uzak bir sapıklıkla sapıtmıştır. 4/136 Ancak onlardan ilimde derinleşenler ile mü´minler, sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar. Namazı dosdoğru kılanlar, zekatı verenler, Allah´a ve ahiret gününe inananlar; işte bunlar, Biz bunlara büyük bir ecir vereceğiz. 4/162 Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. Kendilerine Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Mü´minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce kendilerine kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini mehirlerini ödediğiniz takdirde- size helal kılındı. Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır. 5/5 Ey Peygamber, kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla "İnandık" diyenlerle Yahudiler´den küfür içinde çaba harcayanlar seni üzmesin. Onlar, yalana kulak tutanlar, sana gelmeyen diğer topluluk adına kulak tutanlar haber toplayanlardır. Onlar, kelimeleri yerlerine konulduktan sonra saptırırlar, "Size bu verilirse onu alın, o verilmezse ondan kaçının" derler. Allah, kimin fitneye düşmesini isterse, artık onun için sen Allah´tan hiçbir şeye malik olamazsın. İşte onlar, Allah´ın kalplerini arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette onlar için büyük bir azab vardır. 5/41 Gerçek şu ki, iman edenlerle Yahudiler, sabiîler ve Hıristiyanlardan Allah´a, ahiret gününe inanan ve salih amellerde bulunanlar; onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır. 5/69 Dünya hayatı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir. Korkup-sakınmakta olanlar için ahiret yurdu gerçekten daha hayırlıdır. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz? 6/32 İşte bu Kur´an, önündekileri doğrulayıcı ve şehirler anası Mekke ile çevresindekileri uyarman için indirdiğimiz kutlu Kitaptır. Ahirete iman edenler buna inanırlar. Onlar namazlarını özenle koruyanlardır. 6/92 Bir de ahirete inanmayanların kalpleri ona meyletsin de ondan bu yaldızlı ve içi çarpık sözlerden hoşlansınlar ve yüklenmekte olduklarını yüklenedursunlar. 6/113 De ki "Gerçekten Allah´ın bunu haram kıldığına şehadet edecek şahidlerinizi getirin." Şayet onlar, şehadet edecek olurlarsa sen onlarla birlikte şehadet etme. Ayetlerimizi yalan sayanların ve ahirete inanmayanların heva istek ve tutkularına uyma; onlar birtakım güçleri ve varlıkları Rablerine denk tutmaktadırlar. 6/150 Ki onlar Allah´ın yolundan alıkoyanlar, onda çarpıklık arayanlar ve ahireti tanımayanlardır." 7/45 Ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlar, onların amelleri boşa çıkmıştır. Onlar yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı? 7/147 Bize bu dünyada da, ahirette de iyilik yaz, şüphesiz ki biz Sana yöneldik. Dedi ki "Azabımı dilediğime isabet ettiririm, rahmetim ise herşeyi kuşatmıştır; onu korkup-sakınanlara, zekatı verenlere ve bizim ayetlerimize iman edenlere yazacağım." 7/156 Onların ardından yerlerine kitaba mirasçı olan birtakım ´kötü kimseler´ geçti. Bunlar Şu değersiz olan dünyaın geçici-yararını alıyor ve "Yakında bağışlanacağız" diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar. Kendilerinden Allah´a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi söylemeyeceklerine ilişkin Kitap sözü alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı okudular. Allah´tan Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdirmeyecek misiniz? 7/169 hiçbir peygambere, yeryüzünde kesin bir zafer kazanıncaya kadar esir alması yakışmaz. Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah size ahireti istemektedir. Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. 8/67 Allah´ın mescidlerini, yalnızca Allah´a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah´tan başkasından korkmayanlar onarabilir. İşte, hidayete erenlerden oldukları umulanlar bunlardır. 9/18 Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram´ı onarmayı, Allah´a ve ahiret gününe iman eden ve Allah yolunda cihad edenin yaptıkları gibi mi saydınız? Bunlar Allah katında bir olmazlar. Allah zulmeden bir topluluğa hidayet vermez. 9/19 Kendilerine kitap verilenlerden, Allah´a ve ahiret gününe inanmayan, Allah´ın ve Resûlü´nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini İslam´ı din edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın. 9/29 Ey iman edenler, ne oldu ki size, Allah yolunda savaşa kuşanın denildiği zaman, yerinizde ağırlaşıp kaldınız? Ahiretten cayıp dünya hayatına mı razı oldunuz? Ama ahirettekine göre, bu dünya hayatının yararı pek azdır. 9/38 Allah´a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten kaçınmak için senden izin istemezler. Allah takva sahiplerini bilendir. 9/44 Senden, yalnızca Allah´a ve ahiret gününe inanmayan, kalbleri kuşkuya kapılıp, kuşkularında kararsızlığa düşenler izin ister. 9/45 Sizden önceki münafıklar ve kâfirler gibi. Onlar sizden kuvvet bakımından daha güçlü, mal ve çocuklar bakımından daha çoktular. Onlar kendi paylarıyla yararlanmaya baktılar; siz de, sizden öncekilerin kendi paylarıyla yararlanmaya kalkışmaları gibi, kendi paylarınızla yararlanmaya baktınız ve siz de dünyaya ve zevke dalanlar gibi daldınız. İşte onların dünyada ahirette bütün yapıp-ettikleri amelleri boşa çıkmıştır ve işte onlar kayba uğrayanlardır. 9/69 Allah´a and içiyorlar ki o inkâr sözünü söylemediler. Oysa andolsun, onlar inkâr sözünü söylemişlerdir ve İslamlıklarından sonra inkâra sapmışlardır ve erişemedikleri bir şeye yeltenmişlerdir. Oysa intikama kalkışmalarının, kendilerini Allah´ın ve elçisinin bol ihsanından zengin kılmasından başka bir nedeni yoktu. Eğer tevbe ederlerse kendileri için hayırlı olur, eğer yüz çevirirlerse Allah onları dünyada da, ahirette de acı bir azabla azablandırır. Onlar için yeryüzünde bir koruyucu-dost ve bir yardımcı yoktur. 9/74 Bedevilerden öyleleri de vardır ki, onlar Allah´a ve ahiret gününe iman eder ve infak ettiğini Allah katında bir yakınlaşmaya ve elçinin dua ve bağışlama dileklerine bir yol sayar. Haberiniz olsun, bu gerçekten onlar için bir yakınlaşmadır. Allah da onları kendi rahmetine sokacaktır. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. 9/99 Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah´ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük ´kurtuluş ve mutluluk´ budur. 10/64 İşte bunların, ahirette kendileri için ateşten başkası yoktur. Onların onda dünyada bütün işledikleri boşa çıkmıştır ve yapmakta oldukları şeyler de geçersiz olmuştur. 11/16 Bunlar Allah´ın yolundan engelleyenler ve onda çarpıklık arayanlardır. Onlar, ahireti tanımayanlardır. 11/19 Hiç şüphesiz bunlar, ahirette en çok hüsrana uğrayanlardır. 11/22 Ahiret azabından korkan için bunda kesin ayetler vardır. O, bütün insanların kendisinde toplanacağı bir gündür ve o, gözlemlenebilen bir gündür. 11/103 Dedi ki "Size rızıklanacağınız bir yemek gelecek olsa, ben mutlaka size daha gelmeden önce onun ne olduğunu haber veririm. Bu, rabbimin bana öğrettiklerindendir. Doğrusu ben, Allah´a iman etmeyen, ahireti de tanımayanların ta kendileri olan bir topluluğun dinini terkettim." 12/37 Ahiretin karşılığı ise, iman edenler ve takvada bulunanlar için daha hayırlıdır. 12/57 Rabbim, Sen bana mülkten bir pay ve onu yönetme imkanını verdin, sözlerin yorumundan bir bilgi öğrettin. Göklerin ve yerin yaratıcısı, dünyada ve ahirette benim velim Sensin. Müslüman olarak benim hayatıma son ver ve beni salihlerin arasına kat." 12/101 Allah dilediğine rızkı genişletir-yayar ve daraltır da. Onlar ise dünya hayatına sevindiler. Oysaki dünya hayatı, ahirette ki sınırsız mutluluk yanında geçici bir meta´dan başkası değildir. 13/26 Dünya hayatında onlar için bir azab vardır, ahiretin azabı ise daha zorludur. Onları Allah´tan kurtaracak hiçbir koruyucu da yoktur. 13/34 Onlar, dünya hayatını ahirete tercih ederler. Allah´ın yolundan alıkoyarlar ve onu çarpıtmak isterler veya onda çarpıklık ararlar. İşte onlar, uzak bir sapıklık içindedirler. 14/3 Allah, iman edenleri, dünya hayatında ve ahirette sapasağlam sözle sebat içinde kılar. Zalimleri de şaşırtıp-saptırır; Allah dilediğini yapar. 14/27 Sizin ilahınız tek bir ilahtır. Ahirete inanmayanların kalpleri ise inkarcıdır ve onlar müstekbir büyüklenmekte olanlardır. 16/22 Allah´tan Sakınanlara "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde, "Hayır" dediler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir. 16/30 Zulme uğratıldıktan sonra, Allah yolunda hicret edenleri dünyada şüphesiz güzel bir biçimde yerleştireceğiz; ahiret karşılığı ise daha büyüktür. Bilmiş olsalardı. 16/41 Ahirete inanmayanların kötü örnekleri vardır, en yüce örnekler ise Allah´a aittir. O, güç sahibi olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. 16/60 Bu, onların dünya hayatını ahirete göre daha sevimli bulmalarından ve şüphesiz Allah´ın da inkâr eden bir topluluğu hidayete erdirmemesi nedeniyledir. 16/107 Şüphesiz, onlar ahirette ziyana uğrayanlardır. 16/109 Ve biz ona dünyada bir güzellik verdik; şüphesiz o, ahirette de salih olanlardandır. 16/122 Ve şüphesiz, ahirete inanmayanlar için de acı bir azab hazırlamışızdır. 17/10 Kim de ahireti ister ve bir mü´min olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır. 17/19 Onlardan kimini kimine nasıl üstün tuttuğumuzu gör. Muhakkak ahiret dereceler bakımından daha büyüktür, üstünlük bakımından da daha büyüktür. 17/21 Kur´an okuduğun zaman seninle ahirete inanmayanlar arasında görünmez bir perde kıldık. 17/45 KAYNAK Ahiret İle İlgili Hadisler

ahiret ile ilgili 5 hadis